Biz gündelik dertlerimizle meşgulken dünyanın her yerinde çocuklar ölüyor. Alışmamalıyız bu ölümlere. Dünyanın hiçbir yerinde çocuklar ölmesin.
Çocuğun, dini, mezhebi, ırkı, rengi olmaz. Çocuğun sadece hayalleri olur.
Ben de tepkimi bu öyküyle göstermek istedim.
Ben bir Filistinli çocuğum.
Evdeki dramın, korkunun farkındayım ama çocuğum işte… Her çocuk gibi oynamak istiyorum. Annem tedirgin olsa da dışarı çıkmama izin veriyor.
Dedim ya, çocuğum sadece.
Arkadaşlarımla toplanıyoruz. Üzerimizde doğru düzgün giysi yok, ayaklarımız çıplak. Yine de mutluyuz. Oynamak istiyoruz.
Bir arkadaşımız çuldan çaputtan bir top yapmış. Onu tekmeliyoruz, kahkahalarla yuvarlanıyoruz kumların üstünde.
Üstümüz başımız toz toprak içinde. En büyük korkumuz annelerimizin pis kıyafetlerimize kızması.
Öleceğimiz aklımızdan bile geçmiyor.
Okula gidemiyoruz belki ama umudumuz var.
Bir gün okula gideriz, büyür evleniriz… çocuklarımız olur.
Hayat kurarız kendimize.
Akşam oluyor. Gülüşe gülüşe şakalaşıyor, eve dönmeye hazırlanıyoruz.
Tam o sırada bir arkadaşımız gökyüzünü işaret ediyor.
Parmağıyla gösteriyor o parlayan şeyi…
Görüyoruz.
Keşke görmeseydik.
Sonra bir ses geliyor.
Sonra duman.
Ve sonra… biz yokuz.
Hepimiz öldük.
Kimse adımızı bilmedi.
Kimse hayallerimizi öğrenmedi.
Kimse sesimizi duymadı.
Öylece yatıyorum şimdi.
Bacağım kopmuş.
Bir arkadaşımın yarı gövdesi üzerimde.
Birazdan gelip alırlar bizi.
Artık küçük bir tabut olacak yuvamız.
Bizi öldüren canavarı gördüm.
O bile utancından yere gömülmek ister gibiydi.
Toprak çatladı düştüğü yerde.
Ama onlar utanmadı.
Çünkü onlar bir bombadan daha zalimdiler.
Hâlâ ölüyoruz.
Her geçen gün yeni arkadaşlarımız katılıyor yanımıza.
Tabut soğuk.
Biz üşüyoruz.
Ve düşünüyoruz, cennet burası mı?