Herkese selam, Yeni bir kitap yorumuyla geldim.
Bu, sefaletin sınırlarını zorlayan gerçek bir hayat öyküsü…
Nasıl başardım bilmiyorum ama kitabı okurken yazarın ismine tam dikkat etmemiş olmalıyım ki, gerçek bir öykü olduğunu bilmeden okudum. Daha sonra, devam kitabı niteliğindeki ikinci kitabı araştırırken gerçekle yüzleştim.
Anlatılanların kurgu olmaması kitabı gözümde daha da yükseklere çıkardı.
John Steinbeck’in yazmış olduğu Gazap Üzümleri , vurucu yazım dili ve içerdiği konu ile duygusal manada okurları oldukça etkilemiştir.
Daha sonra okuduğum kitaplardan başka bir örnek vermem gerekirse Ellen Marie Wiseman’ın eseri olan Erik Ağacı da duygu yoğunluğunu hissettirebilmiş kitaplardandır.
Eğer hâlâ okumadıysanız bu kitapları da şiddetle tavsiye ederim.
Evet, örneklerdeki kitaplar duygu yoğunluğu bakımından Angela’nın Külleri ile kıyaslanabilir fakat gerçeklik, diğer kitaplarla arasına kalın bir çizgi çekmemizi sağlıyor.
Gerçeklik önemlidir.
Diğer yandan, bir insanın hayatını satır satır okumak, sanki yatak odasına girmiş gibi bir his bırakıyor.
Kitapta oldukça özel detaylar var.
Ben sanırım kendi hayatımla ilgili böyle bir kitap yazmaya cesaret edemezdim.
Adamların sefaleti bile satıyor işte, ne yaparsın?
Mccourt, doğu illerinde sefalet çeken bir Türk köylüsü olsaydı ve anılarını kitaba dönüştürmek isteseydi, muhtemelen yayınevine verecek para bulamadığından kitabını bastıramazdı. Hatta çok şanslı değilse başka bir ülkeye gitmek bir yana, muhtemelen öğretmen dahi olamazdı.
Biraz da coğrafya kaderdir dostlar.
Sözlerimle nasıl içinizi açıyorum ama değil mi?
Bugün de pek bir iyimserim canım.
Neyse, yazıyı daha fazla sulandırmadan kitabın konusuna geçeyim.
Kitapta, Frank Mccourt zorlu çocukluğunu anlatmıştır.
Ailenin ilk çocuğu olan Frank, evlilik öncesi babası tarafından annesinin karnına tohum olarak yerleştirilmiştir.
Evlilik dışı ilişki sonucunda oluşan hamilelik, Frank’in anne ve babasını evlenmek durumunda bırakacaktır.
Baba Malachi, alkol içmek ve şarkı söylemek dışında başka bir işe yaramadığından, evlilik için hiç uygun bir aday değildir.
Evlendikten sonra ara vermeden fabrikasyon gibi çocuk yapmaya devam edeceklerdir.
Not: Sayın ebeveynler, lütfen kız çocuklarınıza ilişkiye girecek yaşa geldiklerinde korunma hakkında bilgi vermekten çekinmeyin ki çocuğunuz böyle bir hayvanla evlenmek zorunda kalmasın.
Aile Amerika’da tutunamayınca çareyi öz topraklarına, yani İrlanda’ya taşınmakta bulur.
Çare dediğime bakmayın, zira burada korkunç sefalet yaşayacaklardır.
Oradan oraya sürüklenen aile, sorumsuz babanın aileyi tamamen terk etmesiyle Frank’in eline bakar olacaktır.
Frank, küçük yaşta hem aileyi geçindirir hem de Amerika’ya dönmek için para biriktirir.
Yazar, zorlu hayatının ilk etabını usta bir dille bizlere sunmuş.
Kitabı okurken fazlasıyla hüzünlendiğim yerler oldu fakat aynı zamanda güldüğüm pasajlar da yok değildi.
Yazarın ustalığı zaten buradan geliyor.
Yaşanan sefalet bir çocuğun ağzından ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Yazımın biraz sert olduğunun farkındayım ama samimiyete önem verdiğimden, ne hissediyorsam sansürlemeden yazmak istedim.
Sorumsuz ebeveynler söz konusu olduğunda pek sakin kalamıyorum.
Kitapla ilgili anlatacaklarım bu kadardı.
Okumayanlara kesinlikle tavsiye ediyorum.
Beğenmediğim kitabı yorumlamayacağımdan emin olabilirsiniz.
Siz bu kitabı okurken ne hissettiniz?
Yorumlamamı istediğiniz kitaplar varsa da yorum kısmına yazabilirsiniz.
Başka bir yazıda görüşmek üzere.