Bazen her şeyin üst üste geldiği, hislerini kelimelere dökmek istediğin ama bir türlü başaramadığın anlar olur. Hani birini anlamaya çalışırken aslında kendini kaybettiğin anlar… İşte o zaman, bir şeyleri anlatmaktan çok, sessiz kalmanın ne kadar değerli olduğunu fark ediyorsun.
“Sessizlik, her zaman rahatlatıcı bir dil değildir; bazen, anlamak için daha derinlere inmemizi ister.” — Virginia Woolf
Bazen başkalarına değer verirken kendimizi unutuyoruz. İnsanlar ve ilişkiler… Hepsi birer denge meselesi. Özellikle sosyal medyanın hayatımızda kapladığı büyük yer yüzünden etkileşim hastası olduk ve yalnız kalıp kendimizi dinlemekten korkuyoruz. Denge meselesi dedik ya, işte bazen o dengeyi bulmak zor olabiliyor. O anlarda duygularımızı kontrol altına alabilmek en büyük sınavımız oluyor. Etkileşimde olduğumuz kişinin hiçbir şeyden haberi yokken içimizde fırtınalar kopuyor aslında. Hani o “ilgi isterim ama kendimi harcamam” meselesi var ya… İşte o, işin zor kısmı. Çünkü duygular bir yanda, gerçeklik bir yanda; biz ortada kalıyoruz.
Birine karşı gösterdiğin ilgi karşılık bulmadığında, seni haksız duruma düşürmektense sessiz kalarak kendi alanını korumak daha değerli hale geliyor. Bir süre uzaklaşıp ilişkiyi bir de kuş bakışı izlemek lazım.
“Gerçekten susmak, dünyayı anlamanın en derin yoludur. Bazen sessizlik, kelimelerden çok daha fazla şey anlatır.” — Albert Camus
Kendini savunmasız bırakmadan, duygularını dürüstçe gösterdiğin ama aynı zamanda kendine saygı duyduğun bir yol var. Kendi sınırlarını bilmek ve o sınırları korumak, bence büyümenin bir parçası.
Bazen açıklamak yerine sadece durup beklemek gerekir; zamanın bir şeyleri kendi yerine koymasını izlemek. İstediğin gibi gitmeyen şeyler olursa, belki de beklemek ve sessiz kalmak yapman gereken en doğru şeydir. Çünkü bir noktada, sana değer veren kişi zaten ne yapman gerektiğini hisseder — ve anlamalıdır.
“Sessizlik, tüm sorulara cevaptır. Eğer bir şey gerçekten önemliyse, sessizliğin içinden çıkar.” — Rainer Maria Rilke
Evet, belki bazı şeyler beklediğin gibi olmayacak ama burada önemli olan sabır değil; kendine olan saygıdır. Çünkü bazen kendi iç sesini dinlemek, gerçekten ne istediğini anlamak her şeyin önündedir. Sessiz kalmak, seni yüceltmek demektir; başkalarına değil, sadece kendine.
“Konuştuğunda kimse seni gerçekten dinlemez. Ama susarak, tüm dünyaya kendini anlatabilirsin.”
Çünkü bazen sözcükler yetersizdir. Susmak; kırgınlığı da anlatır, gücünü de… Bazen bir sessizlik, en yüksek sesle yapılan konuşmadır. Anlayan için çok şey barındırır, anlamayan için ise yalnızca sessizliktir. Siz hatır sormadığınızda sizi merak etmeyenleri, fazla ilgi gösterdiğiniz kişileri bir kendi haline bırakın. Sessizliğinizin sebebini merak edenlerle yola devam edin. Bizim zorumuzla hayatımızda kalanlar hiç hayatımızda olmasınlar zira mutlu eden ilişki, karşılıklı fedakarlıklarla yürütülen ilişkidir.
Yazıyı okuduktan sonra hayatınızdaki insanları bir gözden geçirmenizi isterim. İnanın yüzleşmek acı olabiliyor ama sorunun sizde olmadığını anlayınca müthiş bir iç huzura kavuşuyorsunuz.
Sevmenizi ve en önemlisi de, sevdiğiniz kadar sevilmenizi dilerim.
Bugün, son zamanlarda kafa patlattığım içsel yolculuğuma dair bir yazı paylaşmak istedim. Umarım bu yazı, benim gibi bu yolda yürüyenlerin kalbinde çiçekler açtırır.
Başka bir yazıda görüşmek üzere.